
MELİHAT GÜLSES ve HAKAN AYSEV YORUMU İLE ATATÜRK’ÜN SEVDİĞİ ŞARKILAR, İLK DEFA FOX TV , İSMAİL KÜÇÜKKAYA TARAFINDAN SUNULAN ÇALAR SAAT PROGRAMINDA
Bordo Müzik Prodüksiyon tarafından gerçekleştirilen dev proje Fox TV Çalar Saat Programında.
Özellikle Tekrarlanan İstanbul belediye seçimleri sırasında CHP adayı Ekrem İmamoğlu ve AKP adayı Binali Yıldırım ile gerçekleştirdiği açık oturum ile son günlerde en çok izlenen programlar arasında yer alan Çalar Saat programında İsmail Küçükkaya’nın konuğu olacak olan Türk Müziği Sanatçısı Melihat Gülses ve Türk Operasının Ünlü ismi Hakan Aysev “Atatürk’ün Sevdiği Şarkılar” projesi şarkılarından seslendirecek…
İSMAİL KÜÇÜKKAYA’NIN SUNDUĞU ÇALAR SAAT PROGRAMINDA ATATÜRK’ÜN SEVDİĞİ ŞARKILAR İLK DEFA …

Türkiye’nin Hak Hukuk Adalet konusundaki en önemli savunucularından biri olan Televizyon habercisi İsmail Küçükkaya‘nın Konuğu olacak Melihat Gülses ve Hakan Aysev 28 Haziran 2019 Cuma Günü Sezon Finali yapacak olan Çalar Saat programında Ulu Önder, Mustafa Kemal Atatürk’ün sevdiği şarkılardan bir veya birkaç tanesini ilk defa icra edecekler.
Melihat Gülses Kimdir ?

(1958) Melihat Gülses, Konya Akşehir’de doğmuştur. Ahmet Tahir ve Nurten Köseoğlu çiftinin üçüncü çocuğudur. İlk ve orta okulu babasının işi gereği nedeniyle Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde tamamladı. İlk müzik eğitimini babası Ahmet Tahir Köseoğlu’ndan almaya başlamış ve kendisinden bir çok eser meşk etmiştir. Lise eğitimine İstanbul’da Fatih Kız Lisesi’nde başlamış ve lise ikinci sınıfı okurken Konservatuara kaydolarak hem lise hem de Konservatuara devam etmiştir. 1976’da girdiği İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Ses eğitimi (Şan) bölümünü 1984’de tamamladı. Ses rengi (SOPRANO).
1981 yılında TRT İstanbul Radyosu‘na girdi ve Necip Gülses’le konservatuarda okuduğu yıllarda tanışarak 4 Kasım 1983 yılında evlendi. 1983 yılından itibaren Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunda (TRT) solo programlar yapmaya başladı. 1991 yılında, Furopalia Festivali’ne Fasıl Topluluğu ile katıldı. 1993 de Kudsi Erguner’le Barselona’da “Rumeli Türküleri” konserini verdi. 1994 yılında ABD’de basılan “Tatyos Efendi” Albümünde bestecinin eserlerini okudu. 1995 yılında Engin Ege yönetimindeki TRT İstanbul Radyosu Tango Orkestrasında solist olarak Tangolar seslendirmeye başladı. 1996 tarihinde 24. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’nde “İstanbul Türküleri-Rembetiko” isimli konserde, Rumca ve Türkçe olarak türkülerimizi seslendirdi. Temmuz 1996 da “İstanbul Türküleri Rembetiko” isimli konserin tekrarını Atina’da seslendirdi.1997 de Cemal Reşit Rey Konser Salonunda, Üdi Bestekar Cuniçen Tanrıkorur’un Fantezi eserlerini seslendirdi. Haziran 1997 tarihinde Aya İrini’de “Viyana’dan İstanbul’a Şarkılar” isimli kon- serde, soprano Catherine Dubosc ile birlikte Şevki Bey ve Schubert’in eserlerini seslendirdi.
1997 yılında “Harem” topluluğuyla birlikte Paris’te “Festival De L’imaginaire” isimli etkinliklere katıldı. Aynı yıl topluluğun “Chant du Harem” CD’si yayınlandı. 1998 yılında Osmanlı Bankası’nın 135. kuruluş yılı münasebetiyle, Aya İrini Kilisesinde tertib edilen konsere Soprano Catherine Dubosc ile birlikte katıldı. 2000 tarihinde CRR Konser Salonu’nda “İstanbul’dan Atina’ya Türküler” isimli solo konserini verdi ve aynı ismi taşıyan albümünü çıkardı. Nisan 2000’de Yunan Sanatçı Kiryokos Kalaycidis’in kurmuş olduğu “En Chordais” topluluğuyla birlikte Atina’da konser verdi ve Bestekar Zaharya CD’si Yunanistan’da basıldı. 2000 yılında Uzel Holding adına “PERA 1930” ve “Ahmet Uzel Eserleri” isimli iki albüm yaptı. “Narçiçeğim” isimli albümü 2001 yılında Türk Musikisi Vakfı tarafından çıkarıldı.
2002 yılında “İnce saz” topluluğuyla birlikte CRR konser salonunda bir konser verdi ve “Eylül Şarkıları” isimli albümü basıldı. 2003 yılında Türk Müziğine katkılarından dolayı MÜZDAK (İstanbul Türk Müziği Dernek Vakıfları Dayanışma Konseyi) tarafından verilen “10. Yıl Kültür ve Sanat Ödülleri”nden birine layık görüldü. 2004 yılında Şair Hüsamettin Olgun’un şiirlerinden bestelenmiş “Hüznün Hikâyesi” isimli albümü basıldı. 2005 yılında Akustik Yapım’dan “Narçiçeğim 2” isimli albümü dinleyicileriyle buluştu. 2006 yılında İstanbul Ticaret Odası tarafından finanse edilen “Musikişinas İşadamları” isimli CD’si basıldı. 2006 yılında CRR Konser salonunda “Pera 1930” isimli bir solo konser yaptı. Ayrıca pek çok yurtiçi ve yurtdışı konserlerinde solist veya çeşitli topluluklarla ülkemizi temsil etti. Halen müzik yaşamına TRT İstanbul Radyosu’nda devam etmektedir.
Halen müzik yaşamına TRT istanbul Radyosu’nda devam etmektedir.
Hakan Aysev Kimdir ?

1988 yılında Konservatuvardan mezun olduktan sonra Viyana’ya gitti ve Wolfgang Amadeus Mozart’ın “Cosi fan tutte” operasındaki Ferrando rolü ile Avusturya, Hollanda ve Almanya’da turneye çıktı. 1989 yılının temmuz ayında Salzburg Festivaline katılarak, Joseph Haydn’ın Acis ve Galatea eserini, operet bestecisi Jacgues Offenbach’ın Les Bavardes operalarında başrolü seslendirdi.
1989 yılının Eylül ayında Viyana Devlet Operası’na girdi. 1990 yılında Viyana Devlet Operasının kadrolu sanatçısı oldu. Aynı zamanda Luciano Pavarotti’nin öğrencisi oldu. 1991 yılında Almanya’da Koblenz Devlet Operasına katıldı ve birçok eserde rol aldı. 1995-1997 yılları arasında Darmstadt Devlet Operasında majör rolleri üstlendi. 1997’nin mart ayında Norveç’te Rigoletto, ağustosta Fransa’da Carmen operalarında sahneye çıktı. Hakan Aysev, bugüne kadar Düsseldori, Texas, Basel, Bern, Heilderberg operalarında da misafir sanatçı olarak yer aldı. Ayrıca 1997 yılın- da Verdi/Reguiem’in CD kaydını yaptı.
1998 yılında Bulutsuzluk Özlemi ile rock-opera konserini gerçekleştirdi. 1999’da Nilüfer ile sahneye çıkan Aysev, ayrıca Tiflis Senfoni Orkestrası eşliğinde Ağrı Dağı Efsanesi’nde rol aldı. 2000-2002 yıllarında İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde Müdür ve Genel Sanat Yönetmenliği yaptı. 2005 yılında Buenos Aires Teatro Colon’da König Kandaules operasında başrol oynadı. Barcelona Senfoni Orkestrası eşliğinde Ludwig van Beethoven’in 9. Senfoni’sini seslendirdi. Hakan Aysev, İstanbul Opera ve Balesi sanatçısı olarak görev yaptı.
2007 yılında Show TV’de yayınlanan Şarkı Söylemek Lazım adlı yarışmada Serap Ezgü’nün koçluğunu üstlendi. Nebil Ozgentürk’ün yaptığı Türkiye’ye damgasını vurmuş sanatçıların yer aldığı belgeselde Pavarotti’yi canlandırdı. 2008 yılından sonra Haliç Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.
Atatürk ve Sanat

Mustafa Kemal Atatürk yaşamı boyunca, sanata , sanatçıya ve estetiğe verdiği önemi 1930 yılında aşağıdaki özdeyişi ile vurgulamıştır: “Hep iniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkar olamazsınız. ” Ayrıca insan ruhunun gelişimini düşünerek sanattan uzak bir ulus için ” Bir ulus sanattan ve sanatkardan yoksunsa tam bir hayata sahip olamaz. Böyle bir ulus bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve hastalıklı bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir ulusun hayat damarlarından biri kopmuş demektir. ” özlü tanımlamayı yapmıştır.
Atatürk’ün bilim ve fennin yanında sanata verdiği önemi yansıtan öngörüsü ise şöyledir: “Bir ulus ki resim yapmaz, bir ulus ki heykel yapmaz, bir ulus ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o ulusun ilerleme yolunda yeri yoktur. Halbuki bizim ulusumuz, gerçek özellikleriyle uygar ve ileri olmaya layıktır ve olacaktır ”
Sanat eğitiminin yaşamsal önemini göstermek için Atatürk: “Güzel sanatlara da ilginizi yeniden canlandırmak isterim. Ankara’da bir Konservatuar ve Temsil Akademisi kurulmakta olmasını söylemek, benim için bir hazdır. Güzel sanatların her şubesi için kamutay’ın göstereceği ilgi ve emek, ulusun insani ve medeni hayatı ve çalışkanlık veriminin artması için çok etkili’dir. ” diyerek çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma ülküsünü sanat eğitimi üzerinde de vurgulamıştır.
Rönesans’ la birlikte Avrupa uyanıp bili m, sanat ve teknik alanında büyük ilerlemeler gösterip bilim, sanat ve kültür alanlarında güçlenirken, gelişmelere ve yeniliklere uyum gösteremeyen teokratik yapıdaki Osmanlı Devlet’inde yenilgi ve düşüşler olması kaçınılmazdı. Böyle bir dönemde yetişen ve “Aydınlanma Dehası” olan Atatürk büyük bir asker , devlet adamı ve diplomat olmanın ötesinde, büyük bir kültür devrimcisi ve sanat severdi. Atatürk’e göre “Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu ifade sözle olursa şiir, ezgi ile olursa müzik, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur.” Öte yandan, “Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür ” diyen Atatürk, güzel sanatlar alanındaki çalışmaları kendisi yönlendirmiş ve başarılı sanatçıları ödüllendirmiştir.
Atatürk bir konuşmasında şöyle demişti: “Ulusumuzun güzel sanatlar sevgisini her türlü araç ve önlemlerle besleyerek geliştirmek ulusal ülkümüzdür.” Büyük Önder Atatürk 1 Kasım 1934 te TBMM de açılış konuşmasında; “… Ulusal, ince duyguları , düşünceleri anlatan, yüksek deyişleri , söyleyişleri toplamak , onları bir gün önce , genel son müzik kurallarına göre işlemek gerekir . Ancak, bu güzeyde (gölgede kalan) Türk ulusal müziği yükselebilir , evrensel müzikte yerini alabilir. ”
Mutlu Günler dileriz..